29 Temmuz 2013 Pazartesi

Köpek Ritüelleri ve Tasmaya Alıştırma

Prens ile yaklaşık 1,5 yıl boyunca tasma takılması konusunda problemler yaşadık. Tasmayı gördüğü anda kaçıyor, belki de bunu bir oyun olarak görüyor, onu evde bir köşede yakalayıncaya kadar tasmayı takamıyorduk. Akşam yürüyüşlerimizden önce bu durum o kadar da problem olmuyordu. Ne de olsa yürüyüşe çıkmak için bolca vaktimiz vardı. Ama sabahları sözkonusu kovalamacalar tam bir işkenceye dönüşüyordu. Sabahın altı buçuğunda evde koşturan ve koşarken de havlayan bir köpek... Hem sizin için, hem de komşularınız için ömür törpüsü...
Açıkçası Prens eve gelmeden önce köpek psikolojisi konusunda hiçbirşey bilmiyorduk ve bu sebeple daha bebekken tasmayla onun peşinden koşturarak hem yaptığı şeyin doğru olduğunu düşünmesini sağladık hem de bu davranışı pekiştirmiş olduk.
Bir köpek sahibi olarak 2 yılda öğrendiğim en önemli bilgi köpek eğitiminde “tutarlı davranışın önemi” oldu. Eğer siz bir şeyi hep aynı şekilde yaparsanız köpeğinizin bunun nedenini anlamasa da “sürekli olarak yaptığı bu şey” onun “ritüeli” olur ve köpekler ritüelleri severler. Aslında köpekler ve ritüeller arasındaki ilişkinin sevgi olarak açıklanması yani sevgiye dayanması çok da doğru değildir. Bana göre bu daha çok “kendini güvende hissetmekle” alakalıdır.
Köpekler A dan sonra B nin geleceğini bildiklerinde çok daha güzel bir zihin yapısında olurlar. Aynı zamanda hayattaki belirsizlerden uzaklaşırlar. Örnek vermek gerekirse, eğer köpeğinize her yürüyüşten sonra mamasını verirseniz belli bir süre sonra eve geldiğinizde peşinizde koşturmaya ve belki de mama kabının önünde beklemeye başlayacaktır. Bu gerçekten çok güzel bir olaydır. Hem sizin hem de köpeğiniz için mükemmel bir yakınlaşmadır.
Başka bir örnek vermek gerekirse, eğer her yürüyüşten sonra eve geldiğinizde köpeğinizin ayaklarını temizliyorsanız, bir süre sonra köpeğiniz sizin ayaklarını silmenizi bekleyecektir ve eve girmeyecektir. Sürekli tekrarlarla istediğiniz davranışları pekiştirmek ve istemediğiniz davranışları ortadan kaldırmak tamamen sizin elinizdedir. İşte köpeğinizle olan ilişkinizde en güzel şey de budur!
İşte bu ritüellerin farkına vardığımda Prens ile tasma takma sorununu nasıl çözeceğimi bulmuştum:
     1) Öncelikle ben onun peşinden koşturmamalıyım, o bana gelmeli. Çünkü dışarıdayken onun tasmasını çözdüğümde peşinden koşturursam dakikalarca o tasmayı takamayabilirim. Ya da sabahları benden kaçabilir, havlayabilir ve komşularımızı uyandırabilir. Bu sebeple önce onu çağırmalıyım, bana geldiğinde onu sevmeliyim ya da ödül vermeliyim. Bu sırada tasmam yanımda olmalı. Onu bir yandan severken diğer yandan tasmayı takmalıyım ve yine sevmeli ya da ödül vermeliyim.
      2) Tasmayı korkulacak, kaçılacak bir obje olmaktan çıkarmalıyım. Belki de onun tasmayı koklamasını sağlamalı, ya da tasmanın üzerine ve etrafına küçük ödül bisküvileri koymalıyım. Tasma onun için hayatın bir parçası olmalı. 
      3) Artık tasmadan rahatsız olmuyorsa, adını çağırdığımda geliyorsa ve geldiği zaman tasmasını kolaylıkla takabiliyorsam bu tasma takma işini hep aynı şekilde yapmalıyım ki ritüele dönüşsün. Ayrıca sadece benim böyle yapmam yetmez. Tüm aile fertleri tasmayı bu şekilde takmalı ki köpeğimin aklı karışmasın.

Ben Prens ile tasma takma problemini işte böyle aştım. Tasma takılması artık hem onun için hem de benim için bir ritüel. Geliyor, tasmasını takıyorum, onu seviyorum ve yürüyüşe çıkıyoruz. Tam da olması gerektiği gibi. Güvenerek, sevgi dolu, kolayca...

Ve biraz esprili bir şekilde tasma takma ritüelimiz:








16 Temmuz 2013 Salı

Tuvalet Eğitimi & Tuvalet Sınavı


Şüphesiz ki bir köpeğin alması gereken en öncelikli eğitimdir. Fakat olaya sadece köpeğin gözünden bakmak yanlış olur. Aslında köpeği tuvalet eğitimini alırken sahibi de bir nev-i sabır ve sevgi testine tabi tutulur. Tüm köpekler eninde sonunda bu eğitimi alır, ancak pek çok köpek sahibi maalesef eğitimin zorluklarına dayanamayıp köpeklerini sokağa, barınaklara veya diğer köpek sahiplerine terk ederler. Yani aslında tuvalet eğitimi ya da benim söylemimle “tuvalet sınavı” daha çok köpeklerle ilgili değil, sahipleriyle ilgilidir. Bu gerçek hiçbir eğitim kitabında doğrudan yazılmaz veya hiçbir köpek eğitmeni tarafından dile getirilmez, ancak ne acıdır ki gerçek budur.
Eğitim verecek ve sabırları&sevgileri sınanacak köpek sahiplerinin eğitimin her anında akıllarında bulunması gereken hususlardan bazıları aşağıdadır:
1.     Yavru köpeğiniz sizin bebeğinizdir. Nasıl ki köpeğinizden çok daha uzun süre altına yapan bebeğinizi sadece altını pisletiyor diye Çocuk Esirgeme Kurumu’na veremiyorsanız, sokağa atamıyorsanız, veya başka bir aileye sahiplendiremiyorsanız, köpeğinizi de veremezsiniz.
2.     Köpeğinizin hayattaki yegane gayesi sizi mutlu etmektir. Sadece sizin için, sizinle yaşar. 0-6 ay arası köpeklerin kasları fazla gelişmediği için tuvaletlerini kaçırabilirler. Tuvaletlerini eve yapmalarının nedeni asla ve asla sizi sinirlendirmek değildir. Hiçbir köpek, sahibinin sinirlenmesini veya üzülmesini istemez.
3.     Köpeğiniz sizi lideri olarak görür ve öğrenmeye çok hevesli bir canlıdır. Ancak her öğretmen gibi sizin de tutarlı olmanız şarttır. Her zaman aynı olaylara karşı aynı tepkileri vermelisiniz. Bir köpeğin en çok korktuğu şey tutarsız sahiptir.
Şimdi biraz da köpeğinize vereceğiniz tuvalet eğitiminden bahsedelim. Ben eğitim verdiğim dönemde inanılmaz şanslıydım. Çünkü çok akıllı bir köpeğim vardı ve ona eğitim için yeterince vakit ayırabiliyordum. Bu şekilde köpeğim 6 aylık olduktan sonra tuvaletini tutabilmeye başladı. Sabah ve akşam günde 2 defa gezdirdiğim takdirde, gün içinde tuvaletini eve yapmıyordu. Tabi ki bazı ufak tefek kazalar da oluyordu. Ancak yaklaşık 10 aylık olduğunda kazalar da tamamen bitti. Evet dört aylık zorlu bir dönem geçirdik ailece. Ben, eşim ve köpeğimiz. Ama şimdi o günler aklıma gelince ne kadar tutarlı ve mantıklı davrandığımızı daha iyi anlıyorum. Sizin de köpeğinizin 2 aylıkken eve geldiğini düşünüyorum. Yazımı buna göre yazdım.
Eğitim için ben aşağıdaki adımları uyguladım.
1.     Öncelikle köpeğimin taşıma kutusunu kullandım. Siz herhangi bir kutu kullanabilirsiniz. Burada kutunun boyutu çok önemli. Köpeğiniz kutunun içinde rahatça hareket edememeli. Yani kutu tam olarak onun yatarak sığabileceği ölçüde olmalı. Eğer kutunun içinde bir tarafa tuvaletini yapar, diğer tarafa yatarsa o kutu hiçbir işe yaramaz. Ayrıca bu kutuyu uyurken de kullanmasını sağladım. Köpeklerle ilgili çok net bildiğimiz 2 şey var: Birincisi asla ve asla yattıkları yere tuvaletlerini yapmak istemezler. Bu durumda köpeğinizin tuvaletini yapma ihtimali olduğu zamanlarda kutuda kalması sizi eğitim konusunda avantajlı duruma getirecektir. İkincisi, kapalı bir kutuda kalmayı da istemezler. Bu sebeple köpeğinize tuvalet eğitimi vereceğiniz kutunun yüzeyini yumuşatın. Mesela bu kutunun içine köpeğinizin yatağını koyun. Ayrıca köpeğinizin en sevdiği oyuncağı da kutuya koyun ki, köpeğiniz kendi isteğiyle kutuya girmek istesin. Bir de kullandığınız kutunun ön tarafı delikli ya da parmaklıklı olsun. Bu şekilde hem köpeğiniz rahatça hava alır, hem de kutudan dışarıyı görebilir.
2.     Köpeğinizin en sevdiği ödül mamasını yanınızda bulundurun. Bu mamayı eğitimde kullanacaksınız.
3.     Köpeğinize yemek verdikten hemen sonra köpeğinizi kutusuna sokun. Kutunun kapağını kapayın. Köpeğinizin kutuda rahat ettiğinden, rahatça nefes alıp verdiğinden, herhangi bir tarafının rahatsız olmadığından emin olun. 20-25 dakika sonra köpeğinizin tasmasını yanınıza alarak kutuyu açın ve köpeğinizin tasmasını takın. Daha sonra köpeğinizi kucağınıza alın ki eve hemen tuvaletini yapmasın. Merak etmeyin, evden çıkana kadar üzerinize tuvaletini yapmayacaktır. Evden çıkmadan önce ceplerinizi kontrol edin. Tuvalet poşetinizin, köpeğinizin ödül mamasının yanınızda olduğundan emin olun. Evden çıktıktan sonra köpeğinizi yere bırakın ve tasmayla dolaşmaya çıkın. Köpeğiniz tuvaletini yapmaz onun başını okşayın ve ödül maması verin. Bu şekilde şöyle düşünmesini sağlayacaksınız: “Tuvaletimi dışarı yaparsam, ödül alırım” İşte işin püf noktası bu! İşte size benzer bir örnek: Köpeğinizi akşam yatmadan önce dışarı çıkarın. Tuvaletini yaptığı anda ödülünü verin. Daha sonra yatmadan önce onu kutusuna koyun. Saatinizi 03:30 a kurup yatın, saatiniz çaldığı anda onu kutusundan çıkarın, tasmayı takın ve köpeğinizi kucağınıza alarak dışarı çıkın. Köpeğiniz dışarı tuvaletini yaptığı anda ödülünü verin. Bu şekilde vermiş olduğunuz mesajı pekiştirin “Tuvaletimi tutarsam, zorlanmaya başladığım anda beni dışarı çıkartacaklar ve tuvaletimi yaptığım anda o müthiş ödülü yiyeceğim!” Unutmayın, yavru köpeğiniz gece boyunca tuvaletini tutamayabilir. Can dostunuz için gece bir defa uykunuzdan fedakarlık edin ve onu dışarı çıkarın.
4.     Artık dışarıya tuvaletini yapmış can dostunuzla güven içinde eve girebilirsiniz. Peki evde neler yapmalısınız ? Öncelikle köpeğinizin ev içinde tuvaletini yapmasını istediğiniz yeri belirlemelisiniz. Aslında eğitimde amaç köpeğinizin tuvaletini dışarı çıkana kadar tutabilmesi, ancak eğitim süresince eğer her 3 saatte bir köpeğinizi dışarı çıkartamayacaksanız, o zaman ev içinde uygun olan bir yere ped sermek mantıklı olacaktır. Ben eğitimde yatak pedlerini kullandım. Bu pedler genelde yatalak hastalar için kullanılıyor, oldukça büyükler ve çok iyi emiyorlar. Pedin üzerine “puppy trainer”  adındaki idrar damlasını damlatın. 4 damla yeterli olacaktır. Bu damla sayesinde köpeğiniz ped üzerine yapması gerektiğini anlayacaktır. Evde olmadığınız zamanlarda yavru köpeğinizi bir odada tutun ve o odada pedi olsun. Burada vermek istediğimiz mesaj şu: “Şu anda evde değilim, ama tuvaletin gelince nereye yapman gerektiğini biliyorsun.” Çok karşılaşılan bir hata da şu: Köpeğiniz tuvaletini pedin üzerine yaptığında ona ödül maması vermeyin. O zaman hem pede, hem dışarı yapmaya çabalayacaktır ki, bu da aldığı eğitimi karıştırmasına neden olur.
5.     Haftasonunuzu köpeğinize ayırın! Haftasonu her 2-3 saatte bir köpeğinizle dışarı çıkın. Tuvaletini dışarı yaptığı anda ödül verin. Gün içerisinde 4-5 ödül alan köpeğinizde tuvaletini dışarı yapma davranışı pekişecektir. Her ay süreyi 1,5 saat uzatın. Yani eğer 2 aylıkken 2 saat ile başladıysanız, üçüncü ay 3,5 saat, dördüncü ay 5 saat, 6.ay 6,5 saat gibi…
6.     Herşey iyi gidiyor. Köpeğiniz tuvaletini dışarı yapıyor. Eğer çok zorlanırsa evdeki pedini kullanıyor. Ve bu durum haftada 1 kez falan oluyor. Artık köpeğiniz 7 aylıktan büyük. O zaman evden pedi kaldırmanın zamanı geldi. Bravo ! 5 aylık süreci mükemmel tamamladınız. 
Bu arada köpeğiniz gece boyunca tuvaletini tutabilmeye yaklaşık 5 aylıkken başlar. Bu zamandan sonra artık kutusunda yatmasına gerek yoktur. Yalnız gece yatmadan ve sabah erkenden onu dışarıya çıkarmanız gerekmektedir. İsterseniz gece bir kez kalkıp onu dışarı çıkartabilirsiniz.
Ayrıca bazı eğitmenler köpeğinizin idrar ihtiyacını su kabı ile ilişkilendirip köpeğinize yemekle beraber su koymanızı, sonra birkaç saat sonra suyu kabını boşaltmanızı söyleyebilirler. Bana göre bu kesinlikle yanlıştır. Köpeğiniz ihtiyaç duyduğu her an su içebilmelidir. Onun suyundan kısmayın. Kendi zamanınızdan çalın ve onu periyodik olarak dışarı çıkarın.
       Eğer siz bir melekseniz ve barınaktan tuvalet eğitimi olmayan büyük bir köpek sahiplendiyseniz, o zaman kutu ve ped olaylarını unutun. Köpeğinizi 3-4 saatte bir dışarı çıkarın, dışarı tuvaletini yaptığı anda ona ödül verin. Bu şekilde dışarı tuvalet yapma davranışını pekiştireceksiniz. Her hafta çıkarma sürenizi 1 saat uzatın. Köpeğiniz eğitimini maksimum 1 ayda tamamlayacaktır.
Unutmayın! Eğitim süresi boyunca elbette kazalar olacaktır. Köpeğiniz pedi yerine belki de evinizde en yapmaması gereken yere tuvaletini yapacaktır. Bu durumda tuvaletini yaptığı yeri idrar kokusu tamamen gidinceye kadar temizleyin. Temizlerken çamaşır suyu kullanmayın! Çamaşır suyu bu eğitimde hiç iyi olmaz. Diğer temizleyicileri kullanın. Köpeğinizin yapmış olduğu bu yanlış davranışı görmezden gelin. Onu affedin ve asla cezalandırmayın. Onu cezalandırmak istediğiniz zamanlarda onun gözlerinin içine bakın. Zaten bu fikrinizden hemen vazgeçeceksiniz. Şunu aklınızdan çıkarmayın! Köpeğinize bir kere bile vursanız, ya da ona çok yüksek sesle bağırsanız, onun güvenini kaybedebilirsiniz.


1 Temmuz 2013 Pazartesi

Köpeğiyle Tatile Çıkacaklara Öneriler - Prens Bodrum Tatilinde!

Köpeğinizle birlikte ailece tatile çıkmak... Hem sizin, hem de köpeğinizin rüyası. Biz, Prens ailemizin bir ferdi olduğundan beri bu rüyayı yaşayabilen ender ailelerdeniz. Peki eğer köpeğinizle beraber seyahate çıkmak istiyorsanız yapmanız gerekenler neler? Sizi ne gibi zorluklar bekliyor? Bu yazıda kısaca bunlardan bahsetmek istiyorum.
Öncelikle, köpeğinizle beraber seyahat etmenin en kolay yolu havayolu taşımacılığını kullanmak. Ancak, köpeğinizin kilosu 6 dan büyükse, o zaman köpeğiniz yolculuğu süresince kargo bölümünü kullanmak zorunda kalıyor ki, bu durumda seyahat etmesi gerçekten zor. Pek çok can maalesef kargo bölümündeki seyahatlerinden sonra fiziksel veya psikolojik travmalar yaşıyorlar. Eğer köpeğiniz 6 kilodan daha zayıf ise, o zaman sizin yanınızda bir nev-i el bagajı olarak yolcu bölümünde seyahat edebiliyor. Tabi ki taşıma kutusunda olması şart! (yolcu beraberinde seyahat edebilecek köpeklerin maksimum kiloları havacılık kurallarında yer almadığından havayolu şirketlerine göre değişkenlik göstermekle beraber, ortalama olarak 6 kiloyu baz aldım. Ancak mutlak surette biletinizi almadan önce bu konuyu havayolu şirketi ile görüşün)
Eskiden otobüs firmaları evcil hayvanlı seyahate izin veriyorlardı. Ancak karayollarının ilgili yönetmeliğinde yapılan yeni düzenlemelerden sonra artık kargo bölümüne bile evcil hayvan alınamıyor.
Köpeğinizle tatil noktasında buluşmanızın bir diğer yolu da son zamanlarda sıkça görmeye alıştığımız “pet-nakil” servisleri. Bu servislerden herhangi biri kullanmadım gibi kullanan bir arkadaşım da maalesef yok. Dolayısıyla bu yöntem konusunda sizlerle sağlıklı bir bilgi paylaşamayacağım. Ancak fiyatlarının pahalı olduklarını biliyorum.
Gelelim Prens ile seyahat yolculuğumuza. Biz bu seyahatimizde Bodrum’u tercih ettik. Ebeveynlerim Bodrum’da olduğundan, aile ziyareti ve tatil keyfini bir arada yaşadık. İstanbul – Bodrum arası arabayla yaklaşık 800 km. Eğer Eskihisar-Topçular hattının kullanırsanız 670 km ye düşüyor yolculuk. Ortalama bir arabayla hız limitleri dahilinde sürdüğünüz takdirde 1 depo yakıt (benzinli otomobillerde) ve 10 saat harcıyorsunuz J Eğer siz de böyle bir yolculuğa çıkacaksanız, aşağıda sizlere yardımcı olacağına inandığım birkaç liste yaptım.

Seyahate çıkmadan önce yapılacaklar listesi:
1) Öncelikle eğer 2 kişi tatile çıkıyorsanız ve arka koltuğu can dostunuza ayırmak istiyorsanız linkteki ürünü tavsiye ederim: http://www.petburada.com/?urun-16060-Pet-Style-Arac-Koltuk-Kilifi-145-cm-X-150-cm.html Hem piyasadaki en ucuz ürün, hem de 2 senedir herhangi bir şikayetim olmadı. Sadece uzun yolculuklarda böyle ürünlerin üzerine nevresim sererseniz arka tarafta yolculuk eden kuyruklu yol arkadaşınız daha rahat edecektir. Eğer dostlarınıza arka koltuklarınızı ayıramıyorsanız, bagajda onlara yer açmak için linkteki ürün benzeri çözümleri kullanabilirsiniz: http://www.petburada.com/?urun-23941-Trixie-Araba-Agi-Siyah-100x100cm.html
2) Her köpek araba yolculuğuna farklı tepki gösterir. Ben bu konuda çok şanslı oldum çünkü tüm köpeklerim seyahat esnasında çoğunlukla uyudular ve bana mükemmel yol arkadaşı oldular. Eğer benim kadar şanslı değilseniz, veterinerinize danışıp uzun yolda köpeğinizin ve sizin daha rahat etmeniz için bir ilaç tavsiyesi alabilirsiniz.
3) Köpeğinizin aşı karnesini yanınıza aldığınızdan emin olun. Pek çok otel köpeğinizin aşılarının tam olduğunu görmek istiyor. Eğer eksik aşınız varsa, tatile çıkmadan önce tamamlamalısınız.
4) Köpeğinizin yatağını, mama ve su kaplarını, yeteri kadar mamasını, kullandığı ilaçları, ödül kemiklerini…vs kısaca tatilinizde ihtiyaç duyabileceği her şeyi yanınıza alın. Şahsen biz bir valiz de Prens için yapıyoruz. Kaldığınız yerde kendini evinde gibi hissetmesi çok önemli.
5) Eğer dostunuz uzun tüylü ise, seyahatten önce tüylerini kısaltmayı düşünebilirsiniz. Tüy bakımı konusunda veteriner hekiminize danışmadan direkt pet-kuaföre gitmeyin. Muhtemelen tüylerinin çok kısa kestirilmemesi gerektiğini söyleyebilir. Bazı köpekler traştan sonra stres olabilirler. Bu durumda belki de tatil dönüşünde traş edilmesi daha mantıklı olabilir.
6) Veteriner hekiminizin numarasını mutlaka yanınıza alın. Tatildeyken Prens'in patisinde ufak bir kanama oldu, hemen veterinerimizle iletişime geçip konuyu anlattık ve tavsiye ettiği tedaviyi uyguladık.

Seyahat esnasında yapılacaklar listesi:
1) Cesar Millan ve daha pek çok köpek psikolojisi uzmanı yolculuk esnasında klimayı öneriyor. Açık camlarla seyahat köpeğiniz için çok da sağlıklı değil. Aracın sıcaklığı 22-23 derece civarında olmalı. Biz klimamızı 22 dereceye ayarladık ve oldukça konforlu bir yolculuk yaptık.
2) Molalar… Eğer yolculuğunuz uzun sürecekse, maksimum 2 saatte bir mola verin, hem kendi ayaklarınızı dinlendirin, hem de köpeğinizi en az 5 dakika gezdirin. Köpeğiniz tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra biraz su içmesini sağlayın. Ben yolculuk esnasında yemek vermenizi önermiyorum. Zira canlarımızın mideleri zaten hassas ve araba yolculuğuna alışkın değiller.
3) Aracınızın camlarını aralık dahi bıraksanız, köpeğinizi asla arabada bırakmayın. Özellikle sıcak günlerde köpeğinize güneş çarpması riski her zaman vardır.
4) Varış noktasına geldiğinizde köpeğinizle sakin bir yürüyüş yapın. Yol stresini atmasını sağlayın. Otel odasına geldiğinizde, ilk olarak onun yatacağı yeri hazırlayın. Eğer getirdiyseniz yatağını hazırlayın, kuvvetle muhtemel kendi yatağına gidip uyuyacaktır.

Biz seyahatimiz boyunca şanslıydık çünkü bir arkadaşımızın sitesinde, sitenin sahilini ve iskelesini kullanarak denize girdik. Site ortamında olduğumuzdan Prens’in tasması sürekli açıktı ve bol bol koşup oynadı. Bizimle beraber denize bile girdi ama her defasında kıyıya doğru yüzdü. Tatilimizden bazı resimleri sizinle paylaşmak istiyorum:
Prens arabada gayet uyumluydu :)

Sahilde özgürce yürüdü, koştu.

Her resimde mutlaka yer almak istedi :)

Ufak yaralanmaları umursamadı :)

Bizimle beraber yemek yiyemese de bize eşlik etmeyi bildi :)


21 Mayıs 2013 Salı

Veteriner Hekim Ziyaretleri

Veteriner hekiminiz evinize köpek girdikten sonra en yakın arkadaşlarınızdan biri oluyor. Biz Prens’i sahiplenmeden önce veterinerimizi seçtik. Civardaki veterinerlerin hepsini araştırıp kendimize yakın bulduğumuz veterineri, ileride Prens’in sıklıkla ziyaret edeceği evcil hastanesi olarak belirledik J
İkinci süreçte, sahipleneceğimiz köpek ırkı konusunda uzunca bir süre araştırma yaptık. Daha sonra veterinerimiz ile görüşüp, ona yaşam biçimimizi anlattık ve seçtiğimiz “cavalier king charles spaniel” ırkının bizim için uygun olup olmadığını sorduk. Aldığımız cevabın olumlu olmasını takiben evimize gelecek şövalyeyi aramaya koyulduk… Ve bir gün yolumuz Prens ile kesişti…
İlk başlarda Prens’in veteriner ile ilgili en ufak bir sorunu yoktu. Güle oynaya veterinere gidiyor, yine aynı neşeyle eve dönüyorduk. Hatta kısırlaştırma ameliyatından sonra bile gayet rahat bir şekilde ziyaretlerimizi gerçekleştiriyorduk. Hekimlerimiz son derece sevecen ve Prens’e karşı dikkatliydi.
Veterinere gitmek zorunda olmadığımız zamanlarda bile veterinere uğruyorduk. Ve veterinerimiz Prens’e kemik veriyordu ki, Prens’de herhangi bir veteriner korkusu oluşmasın…
Rutin ziyaretlerimizden birinde Prens’e “Kist Aşısı” uygulaması yapıldı. Droncit yani kist aşısı yapısı gereği yağlı bir aşı ve yapıldıktan sonra köpeğe gerçekten acı veriyor. İşte o aşıdan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmadı. Prens veterinerin sokağına bile girmek istemedi. Sokağın başında duruyor, tasmayı çekiştirseniz de içeri girmiyordu.
Daha sonra veterinere her gidişimizde farklı bir yol izlemeye başladık. Prens veterinere geldiğini anladığında artık veterinerin kapısında oluyorduk. Ve Prensi kucağımıza alıp içeri taşıyorduk… Fakat bunun böyle olmasını istemiyorduk. Prens veterinerden korkmamalıydı. Veterineri sevmeliydi. Evet bir seferinde canı yanmıştı, ama yine de genel bakışta veteriner ile araları iyiydi…
En son veteriner ziyaretimizde Prens için o günü kolaylaştırmak adına farklı bir yol izledim. Çok fazla işe yaramadı ama sanırım metodumu biraz daha geliştirip uygularsam, Prens’in veteriner fobisini biraz yenebilirim.
1) Prens tasmalı ve tasmasız olarak çok uzun bir yürüyüş yaptı. (Hatta yürüyüşün son kısmında o kadar yoruldu ki, arabaya kucağımda taşımak zorunda kaldım)
2) Veterinere bilmediği bir yoldan gittik ve veterinerden içeri kendisi girdi. Bu sefer onu kucağıma almadım.
3) Veterinere girdiğimizde tasmasını çözdüm. Hemen koltukların altına saklandı.
Bana kalırsa eklemem gereken adımlar:
4. Adım: Prensi saklanmış olduğu yerden Veteriner çıkarmalı ve çıkartırken ona sevdiği bir yiyecek vermeli.
5. Adım: Veteriner aşının hemen ardından Prens’e sevdiği bir yiyecek vermeli.
6. Adım: Prens’i sık sık veterinere götürmeliyim ve veteriner ona sadece sevdiği bir yiyecek vermeli.
Bence bu şekilde başarıya ulaşacağım. Bir sonraki veteriner ziyareti maceramızı sizlerle paylaşacağım.

Prens önce çılgınlar gibi koştu.

 

Prens o kadar çok yoruldu ki, dönüş yolunda arabaya kadar yürüyemedi.

Prens veterinerden saklanırken 1. resim


Prens veterinerden saklanırken 2. resim

17 Mayıs 2013 Cuma

Köpeğinizle düzgün bir şekilde yürümenin püf noktaları...

Köpeğinizin düzgün bir şekilde yürümesi...

Her köpek sahibinin rüyası...

Peki kolay mı? Bu sorunun cevabını vermek zor. Kimi köpek bu eğitimi çok rahat alırken, bazı köpekler ve köpek sahipleri için bu eğitim oldukça güç. Prens bu eğitimi kolay aldı mı? Kesinlikle hayır!



Tasmayla düzgün yürüyüş eğitimi bana göre köpeğinize verebileceğiniz eğitimler arasında en zor olanı. Neden mi? Herşeyden önce doğasına aykırı. Köpekler doğada sürü halinde gezerler ve liderlerini takip ederler. Diğer köpeklerle görsel ve işitsel temas kurarlar. Onları diğer köpeklere bağlayan ne bir kayış vardır, ne de tasma.

Prens ile tasmayla düzgün bir şekilde yürümeye başladığımızda 1,5 yaşını geçmişti. Peki neden bu kadar geciktik bu eğitimi vermek konusunda? Neyi yanlış yaptık? Nasrettin Hoca attan düştüğünde "Bana attan düşen birini bulun" demiş ya, işte o hesap, halen köpeğiyle yürüme konusunda problem yaşayanlar için bu yazıyı yazmak istedim...

Altta yazdığım kurallar tamamen kendi kendime uygulamaya çalıştığım, kesin bir sonuç garantisi olmayan kurallardır.

İlk olarak köpeğinizle yürüyüşe her zaman aynı pozisyonda başlayın. Sağınızda, solunuzda veya arkanızda başlasın yürüyüşe. Genelde pek çok köpek sahibi köpeklerinin sol taraflarında yürümesini isterler. Çünkü sağ elini kullanan insanlar bu sayede sağ ellerini boşa çıkarırlar. Ben şahsen Prens'i ilk günden itibaren sağ tarafımda yürüttüm. Sağ elimle tasmaya daha fazla hakim olduğumu düşünüyorum.

İkinci kural: Köpeğinizin sizi takip etmesini sağlayın. Yani yürüyüşte sizden önde gitmesine izin vermeyin. Sizinle aynı hizada yürüyebilir, ama sizi geçmesin.

Üçüncü kural: Hızlı olun. Yürüyüşü ne kadar yüksek tempoda yaparsanız, köpeğinize dikkatinin dağılması için o kadar az fırsat verirsiniz. Yerleri yeteri kadar koklayamayan, sağına soluna çok fazla bakma fırsatı yakalayamayan köpeğiniz sizi takip edecektir.

Dördüncü kural: Sizi geçip tasmasını çekiştirmeye başlarsa durun. Özellikle büyük ırk, güçlü köpeklerin tasma çekiştirmeleri sahiplerini çileden çıkartır. Hatta bazı köpek sahipleri bu problem yüzünden köpekleriyle yürümek istemezler, onları sadece tuvaletlerini yapmaları için günde 5-10 dakika dışarı çıkarırlar. Köpek ister küçük ırk, ister orta veya büyük ırk olsun, tasmanın çekiştirilmesi hoş değildir. Biz eşimle bu sorunu aşmak için çok uğraştık. En sonunda uyguladığım çözümü ise köpek eğitimi veren bir Amerikalı bayanın forumundan okudum. Köpeğiniz çekiştirmeye başladığı anda durun. Köpeğinizi yanınıza çağırın. Köpeğiniz yürüyüş pozisyonu aldığında yürüyüşe tekrar başlayın. Genelde köpeğiniz yine ileriye doğru atılır, yine durun, onu yanınıza çağırın. Bu sefer geri dönün ve yürüyün. Burada vermek istediğiniz mesaj açık: "Yürümek istediğini biliyorum. Fakat lider benim, nereye istersem oraya gideriz. Ve eğer tasmanı çekersen, yürümeyiz."

Beşinci kural: Köpeğinizin sizi lider olarak görmesini istiyorsanız, lider gibi görünün. Dik durun, göğsünüzü kabartarak, başınızla ileriye bakarak yürüyün.

Altıncı kural: Yürüyüşünüzü yaparken aklınıza gelen tüm kötü düşünceleri uzaklaştırın. Eğer köpeğinizin ileriye atılacağını düşünürseniz, eğer ruh haliniz bozulursa, eğer motivasyonunuz düşerse, inanın bana köpeğiniz size itaat etmeyi kesecektir. İnsanları ve hatta kendinizi bile kandırabilirsiniz, ama köpeğinizi kandıramazsınız.

Yedinci kural: Tutarlı olun. Haftada 2 gün diyet yapıp 5 gün yapmazsanız kilo veremezsiniz, değil mi? İşte köpeğinizle yürüyüş yaparken haftada 1 gün bu kuralları uygulayıp 6 gün uygulamazsanız, köpeğinizin düzgün yürümesini beklemeyin.    

Prens ile ilk yürüyüşlerimizden birinde:


Prens sırt çantalı tasmasıyla:


Prens karlı bir Pazartesi sabahı yürüyüşü reddederken: Pazartesi sendromu köpeklerde de var galiba :) 



14 Mayıs 2013 Salı

Balık Kokulu Pis Prens !



Her köpek egzersize ihtiyaç duyar. Bu egzersiz ihtiyacını karşılamanın en güzel biçimi köpeğinizle yürüyüş yapmaktır. Biz ailece haftaiçi her akşam, haftasonu ise gün içinde yürüyüş yaparız. Genellikle Yeşilköy sahilini tercih ederiz yürüyüşlerimizde. Bunun nedeni sahildeki yürüyüş yolunun trafiğe kapalı olması, Prensin sahilde özgürce koşabilmesi ve tabiki mis gibi deniz ve yosun kokusu...


Cavalier King Charles Spaniel ırkı değişik bir ırk. Bazı kaynaklara göre oyuncak köpek sınıfındalar, bazı kaynaklara göre ise onlar birer av köpeği ! İşte bu av köpeği özelliği bazen epeyce ağır basıyor Prens'in. Özellikle av köpekleri içgüdüleri gereği pisliğe ve leşe bulanmak isterler. Farklı kaynaklar bu içgüdüyü farklı nedenlere bağlıyorlar. Bana en mantıklı gelen neden ise köpeklerin avlanmadan önce kendi kokularından kurtulup avın kokusuna bulanma isteği.

Prens bugün maalesef bir pisliğe bulandı: Pisliğin adı ise "Balık Leşi" Yürüyüş tasmasız olunca haliyle özgürce koşup oynayabildiği gibi her türlü pisliğe ve kemiğe sınırsız erişimi oluyor :) Bazı köpekler sahiplerini adım adım takip ederken bazı köpekler sahiplerini biraz uzaktan takip ederler. İşte Prens uzaktan takip edenlerden... Aramıza epeyce mesafe koyduğu bir sırada sırtüstü yere yatıp sırtını, kulaklarını ve boynunu yere sürttüğünde başımıza geleni anlamıştık ! Prens pisliğe bulanıyordu. Yanımıza geldiğinde kendimizi bir an Kumkapı Balık Pazarı'nda sandık. Evet... Prens balık kokuyordu. Aslında bozuk balık kokuyordu üstelik bozuk balığın cinsi hamsiydi. Bu kadarla da bitmiyordu. Her yerine top şeklinde dikenler batmıştı Prens'in. Bu haliyle İngiltere Prensi'nden çok Balıkçı Kral'a benziyordu. Ama kuyruğu yine de havadaydı. Kokuyor olabilirdi, fakat asaletinden birşey kaybetmemişti. Hala burnuna mandal tıkayabilen fanatikleri tarafından sevilebilirdi belkide...

Eve dönüş yolumuzda arabanın tüm camlarını açtık. Belki de yine de arabanın içi oldukça uzun süre balık kokacak, kimbilir! Eve girmeden Prens'in üzerindeki bütün dikenleri ayıkladık. Eve girdiğimizde Prens'in halıya değmesine izin veremeden kucağımızda banyoya götürdük onu. Dikenleri ayıklarken Prens benim kucağımda durduğundan ben de balık kokuyordum. Eşim büyük bir fedakarlıkla Prens'i yıkayabileceğini söylediğinde banyonun yolunu tutmuştum bile...

Duştan çıktıktan sonra eşim Prens'i kuruturken ben de akşam yemeğini hazırladım. Saate baktığımda 22:00 ye geliyordu. Akşam yemeği için geç bir saatti, ancak yaptıklarımızı düşününce "buna da şükür" dedim kendi kendime.

Kıssadan hisse: Köpeğiniz, çocuğunuz, bebeğiniz, sırdaşınız, dostunuzdur. Ama herşeyden önce o bir köpektir. Leş gibi balık kokarak yanınıza geldiğinde ona karşı tebessüm edebilmeniz, eve gittiğinizde mideniz açlıktan zil çalarken onu yıkayabilme gücünü kendinizde bulmanızdır sizi onun sahibi, onu ise sizin köpeğiniz yapan...

Bu Blogun Hikayesi...


Prens 2011 Mayıs ayından beri bizimle. 01.03.2011 Macaristan doğumlu, kısır bir erkek şövalye o. Aslında az önce yazdığım tanım onu açıklamaktan çok onun künyesi olabilecek nitelikte. Nasıl ki sizi anlatırken, misal, "Ahmet, 31 Yaşında, Evli, İstanbul Doğumlu" yazmamız sizin hakkınızda çok azıcık fikir veriyorsa, inanın Prens ve köpekler hakkında belki bu azıcık fikri bile vermeyen bir açıklama sadece...



Her köpek birbirinden farklı, ama hepsi özünde aynıdır. Hepsinin 4 patisi, iki kulağı, belli bir dünya görüşü ve belli bir sahip anlayışı vardır. Zaten ünlü köpek eğitimcisi Cesar Millan başta olmak üzere, başarılı köpek eğitmenlerinin, birçok farklı yaş, ırk ve karakterdeki köpeklerin eğitiminde başarıya ulaşmalarının nedeni budur.

Köpeğiniz, kendisini huzurlu hissedebileceği bir yuvaya, kaliteli mamaya, temiz suya, yeteri kadar egzersize, sosyalleşmeye ve en önemlisi size ihtiyaç duyar. Yani "akşam yorgun argın eve gelip yemeğinizi yedikten sonra televizyon karşısında biraz vakit geçirip uyumak isteyen size". Hele hele siz işteyken evde kimse kalmıyorsa, yani köpeğiniz bütün gün sizinle beraber geçireceği dakikalara özlem duyuyursa!... Onun gözlerinin içine baktığınızda biraz hınzır, biraz meraklı ve çok duygusal bir bebek görüyorsanız...

İşte o zaman...

Eve geldiğinizde onunla daha çok vakit geçirmeye, eğlendiğiniz aktivitelere bir şekilde onu da katmaya başlarsınız. Ve böyle bir blog kurmaya karar verirsiniz günün birinde. Köpeğiyle evinde yaşayan ailelere ve insanlara ışık tutmak, köpeğinizle geçirdiğiniz vakitleri paylaşmak, köpeğinizle olan hatıralarınızı ölümsüzleştirmek için...

Bu site Cavalier King Charles Spaniel ırkı Prens Terek'e, evinde köpeğiyle mutlu bir şekilde yaşamak isteyen insanlara, ve evinde insanlarıyla mutlu bir şekilde yaşayan tüm köpeklere adanmıştır...